HAYATI OKUMAK
“Gel abla gel! İzmir’in üzümü, Diyarbakır’ın karpuzu burada…”
Coğrafya dersinde gibi hissetti kendini ama eğlenceli olanından….
Her tezgahtan yükselen sesler, sağa sola koşturan insanlar… Bu canlılık ona oldum olası iyi geliyordu. Yaşam vardı burada ve oradaki canlılık ona da bulaşıyordu.
Kışa sebze hazırlamak için gelmişlerdi pazara. Tezgâhtaki canlı renkler içini ısıtıyordu. Yeşilin kim bilir kaç tonu yan yana dizilmişti. Hemen yanıbaşında sarı limonlar yerlerini alıvermiş, alıcılarını bekliyordu. Ve kırmızılar… Mis gibi kokan çilekler, göreni davet etsin diye kesilip konulmuş karpuzlar, yazın gözdesi domatesler… Morlar, turuncular, kahverengiler, pembeler…
Sadece tezgahlar değil insanlar da çeşit çeşitti. Her biri başka bir renkte, başka bir kokudaydı… Kendileri gibi tepkileri de farklıydı… Küçük bir alanda koca bir yaşamın fragmanı çekiliyordu sanki… Yüzlerce insan, yüzlerce olay, yüzlerce duygu, yüzlerce düşünce, yüzlerce tepki… Okumak isteyene ne çok şey anlatacak bir kitap…
O Kitaptan Onun Aklına O Gün Çakılansa Tek Bir Bakış Olmuştu…
Biber almak için bekledikleri tezgahta, yaşlı bir amca tezgahtaki satıcıya sarılmış ve “Başın sağolsun!” diyerek yanından ayrılmıştı. Sıra onlardaydı, adam istedikleri biberleri tartarken arada o da “Başın sağolsun!” diyerek adamın acısına ortak olmak istemişti. İşte tam orasıydı, o günkü kitabın özeti… İyi bir niyette bulunmuştu ama adam acısını dile getiremeyecek kadar acılıydı. “Elimden ne gelir ki!” dercesine sadece kaşlarını ve omuzlarını hafifçe yukarı kaldırdı ve indirdi. Söyleyecek söz yoktu, olması gereken olmuştu. Kafası yana yatarken yüzünün her çizgisine yansımış olan acısı, biberlerin yanında poşetlerin içine bıraktığı bir anı olmuştu.
“Ne kadar gerçek ne kadar derin bir acı ve ne güzel bir kabullenişti…” Belli çok tazeydi acısı, dile dökemeyecek kadar taze… Eli kolu kalkamıyordu besbelli ama belki rızkı için, belki acısını dağıtmak için, belki bambaşka bir sebepten işini yapmaya çalışıyordu. Değiştiremeyeceği şeyleri kabul etmenin gururu, iyi bakınca okunabiliyordu ancak, yüzündeki acının arkasından….
Malzemelerini alıp devam ettiler, adamın yüzündeki ifadeyi de yanlarına alarak… Hiç tanımadığı bir insanın acısı nasıl bu kadar işlemişti içine? Akşama kadar adamın bakışları ile gezmişti. Okumayı bilene bir bakış ne kadar çok şey anlatıyordu. Anlayabildiği için çok şükretti o gün. Gördükleri bir resim olarak kalmadığı, içinde bir hayata döndüğü için şükretti. Yaşayıp geçmediği, okuyabildiği, hayatına yol verecek bir derse dönüştürebildiği için mutluydu. Adamın acısı onun umudu olmuştu.
Hayat Her An Hepimize Bir Şeyler Anlatır Aslında…
Bazen bir kuşun gagasında taşıdığı bir ekmekle…
Bazen sonbaharda kuruyan bir ağacın yeniden yeşermesiyle…
Bazen annemizin bir sözü, babamızın bir bakışıyla…
Bazen sevindiklerimiz bazen üzüldüklerimizle…
Yaşadığımız hiçbir şey boşa değildir. Biz ise sadece yaşadığımız anları, yaşayıp geçmekle israf ederiz. O anın içinde saklanan dersleri almayı becerenlerdir, hayatta mutlu ve başarılı olmayı başaranlar… O halde hep birlikte yeniden bakalım hayata, anlamaya çalışarak, yaşadıklarımızdan ders çıkararak…
&
" Milyarlarca insan içinde,
'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "
Hayatın bize neler anlattığını anlayabilmeyi çok isterdim. O zaman hayat bulmaca gibi olurdu...
YanıtlaSilHayatı çok güzel anlatmış 🤍
YanıtlaSilBawer Salih
YanıtlaSilYaşanmışlık israfı... Muhtemelen hayatımızdaki diğer somut olan ısrafların temelinde bize sunulan her sürecin hakkını verememek yatıyor.
YanıtlaSilYaşanmışlık israfı... Muhtemelen hayatımızdaki diğer somut olan ısrafların temelinde bize sunulan her sürecin hakkını verememek yatıyor.
YanıtlaSilYaşadığımız hiç bir şey boşa değil, Ders çıkarabilenlerden olabiliriz umarım... Teşekkürler
YanıtlaSilHayata nasıl bakarsan öyle görürsün güzel bakcaksin düştüyün yerden kalkmasını bilceksin
YanıtlaSilAVM'ler ve süpermarketler her ne kadar cazip gözükse de insan pazara gittiğinde ve oradaki canlı, dinamik ortamda bulunduğunda hakikaten yaşadığını hissediyor. İçinde bulunduğun ortam ne kadar gerçeğe uygun?
YanıtlaSilO anın içinde saklanan dersleri almayı becerenler ... Bu kadar... Aslında çok basit. Anlamaya çalışmak, ders çıkarmak, her an her şeyi okumaya çalışmak. OKU demiş yaratan. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHayat Her An Hepimize Bir Şeyler Anlatır ama anlayabilirsek, anlayabilenlrden olalım inşallah
YanıtlaSilhayatı okuyabilenlerden olmak duasıyla... 🌸
YanıtlaSilAnın içine gizlenen dersleri alabilmek… ne güzel bir ders oldu… teşekkürler
YanıtlaSilHayatı okuyabildiğimizde ne kadar çok ders çıkartabiliyoruz kendimize. kaleminize sağlık :))
YanıtlaSilYaşadığımız her şeyin bir anlamı olmalı…
YanıtlaSilHayattın anlamını okuyabilmek, bize sunulan işaretleri algıyabilmek ümidiyle, ellerinize sağlık...
YanıtlaSil