Sihirli Anahtar: Cesaret
İnsanoğlu bu, şaşar beşer…
Doğru olanı yapmaya çalışır ama bazen öyle bir noktaya gelir ki….
Gücü yetmez, ne yapacağını bilemez ve asla yapmam dediği şeyleri yaparken buluverir kendini…
Aslı için de öyle günlerden biriydi. Ona verilen işi yetiştirmesi gereken tarihte tamamlayamamıştı. Az sonra Genel Müdüre konu ile ilgili raporlama yapması gerekiyordu ama daha işin yarısında bile değildi.
Ne diyecekti?
Ne yapacaktı?
Kendini çok çaresiz hissediyordu.
Doğruyu söyleyecek cesareti yoktu.
Ne yapacağı konusunda yaşadığı kararsızlık da cabasıydı…
Cesaretsizlik, net olmamak insanı ne kadar da yoruyordu.
Yalan söylese kimseye yakıştırmadığı, eleştirdiği bir şeyi kendisi yapmış olacaktı. Bu olacak iş değildi. Bunu yapmamak üzere oturttuğu bir yaşam stili vardı. Ama durumu çarpıtarak anlatmaktan başka çözüm göremiyordu. Yalan söylemeden bu işin içinden çıkabilecek gibi durmuyordu.
“Yalana mecburum, başka yolu mu var?” diyordu içinden bir ses. “Gerçekten mecbur muyum? Başka bir çözüm yok mu?” diye sormaksa aklına gelmiyordu. Oysa insan önce verdiği tepkilerle kendini bir tünele sokuyor, sonra da mecbur olduğunu zannediyordu. İçine girdiği durum başka yol yokmuş gibi hissettiriyordu. Tabi ki başka yollar da vardı ama cesaret gerekiyordu. Olabilecek birçok riske rağmen insanın gerçeği söylemesi, bedeli ağır bir yöntemdi.
Gerçeği Söylemek…
Bir an irkildi düşününce...
Üniversite yıllarında yaşadığı bir olay geldi aklına!
Arkadaşları ile iki günlük bir geziye gitmişlerdi. Babası izin vermez diye doğruyu gizlemiş, okulun düzenlediği mesleki bir kongreye gittiğini söylemişti. Yalanı ortaya çıkmamıştı ama yaşadığı huzursuzluk, ona babasının vereceğini düşündüğü tepkiden daha acı gelmişti. Hiç eğlenemediği gibi babasının karşısında utanç duymuştu. Yüzüne bakamıyor ve babasının “Sana güveniyorum güzel kızım” bakışı ile yerin dibine giriyordu sanki. Kendini düzenbaz gibi hissediyordu. Peki yaşadığı bu acılar, o keyfe değer miydi? Cevabı kesinlikle “Hayır, değmez!” idi.
Bir mazeret bulsaydı…
Dosyaların silindiğini, bilgisayarın bozulduğunu söyleseydi…
Hatayı altında çalışanlara atsaydı, ne kolay olurdu aslında.
Anlık olarak paçayı kurtaracağı kesindi ama ya sonrası…
Hayatı boyunca, kolay olanı tercih etmeyerek, anlık çıkarlarının peşine düşmeyerek bugünkü Aslı olmuştu. Hem ona duyulan güveni sarsmaya değer miydi?
Evet, işi bitiremediği, savsakladığı için de bir güven kaybı olabilirdi ama bunu daha çok çalışarak toparlayabilirdi.
Oysa yalana başvurmak…
Kimse bilmese, anlamasa bile kendisine olan saygısını, kendi elleri ile dipsiz bir kuyuya atmak değil miydi?
Bütün bu sorular ve cevapların içinde bir karar vermeliydi artık.
Şimdi Ne Yapacaksın?
“Toparlan!” dedi. Hayatının bütününde kısa bir an gibi görünüyor belki ama hayat zaten kısa anların birleşmesinden oluşmuyor mu? Aslı gibi hepimiz, bazen kendimizi kocaman bir sahnede hissetmiyor muyuz hayatın içinde?
Öyle bir sahne ki bütün kameralar bize çevrili ve herkes merakla bekliyor.
Şimdi ne cevap verecek?
Bu sahneler hata yapmamamız için değil oysa hataya karşı ne kadar net olduğumuzu sergilememiz için var. Şimdi ortaya koyacağı tepkiyi görmek için toplanmıştı insanlar.
Bizden beklenen, “Bir hata yaptım. Gerçek bu!” diyebilmemiz.
Bunun için tek ihtiyacımız ise sadece cesaret. Korkmamıza rağmen adım atabilmek.
Sahnenin bizden beklediği hem korkumuza rağmen adım atmamız hem de gerçekle sahteyi ayırt etmemiz. Belli ki bizim için zor bir dönemeç olacak. Zorluğu kadar da anlamlı.
Gerçek bizim hatalarımıza göre şekillenen bir şey olmamalı. Kendimizi kurtarmak için değişkenlik gösterebilen bir şey ne kadar tercih edilmeye değer ki zaten?
Zihni yeterince ispat bulduğunu düşünerek, “Hazırım!” dedi kendi kendine... Sonunda alacağı tepkiden daha büyük bir motivasyonu vardı artık. İşin gecikmesinden daha önemli bir problemi vardı. Gerçeği söylemek… Dahası bunun anı kurtarmaktan daha önemli olduğunu önce kendime anlatmak.
Cesaret oturduğu yerden doğru bildiğini saymakla olmuyordu. “Öyle anlar var ki…” dedi, “çıkıp kendine bile söylemen gerekir gerçeği.” Derin bir nefes aldı ve kapıyı çaldı.
İçinden bir ses, “Sahne zamanı Aslı Hanım!” diye fısıldadı.
“Selam müdürüm. Size işi teslim etmek üzere gelmek isterdim. Yetiştireceğimi düşünerek işin başına geçmekte geciktim. Tedbirsiz davrandım ve hata ettim. Bugün işi henüz bitiremediğimi söylemek üzere çaldım kapınızı.”
Yönetici biraz hayal kırıklığı ve daha çok da şaşkınlıkla Aslı'ya bakıyordu. Aslı ise yöneticinin vereceği tepkiden çok kendisindeki hafifliğe hayret etmişti. Kendi de yapmış olsa, bir hatayı dışardan gözlemlemek ona çok farklı hissettirmişti. Bu, onu samimi bir pişmanlığa götürdüğü gibi, gerçeğin şahitliği de onu başka bir cesaretle tanıştırmıştı.
&
" Milyarlarca insan içinde,
'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "
Herkesin gerçeği söyleyecek cesareti bulabilmesi dileğiyle...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
Cesaret çok güzel bir konu...bu konuda belki daha da yazmanızı isteyebilirim:)...İnsanın bu hayatta hatta şu günlerde çok ihtiyaç duyduğu bir şey sanki ....Sevgiyle kalın.. Kaleminize kuvvet...
YanıtlaSilİnsan hata yaptığında bedeliyle yüzleşmek istemiyor, kaçabileceğini sanıyor. Oysa neyden kaçıyorsak fazlasıyla çıkıyor karşımıza.
YanıtlaSilElinize sağlık.
hayat zaten kısa anların birleşmesinden oluşmuyor mu?
YanıtlaSilBizler o kısa anları önemsemeyip, toplamda geniş zamanlarımızı ziyan ediyoruz. Basite konsantre olmakta zorlanıyoruz en çok ta…
Ftm Dlkn
Harika!
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
Kaleminize sağlık, ne kadar önemli bir konuya değinmişsiniz. insanın hayatında dönüm noktası olabilecek bir karar. Korkuna rağmen orada gerçeği söyleyebilmek... çok kıymetli... bizlere tekrar hatırlattığınız için teşekkür ederiz
YanıtlaSilİnsana ne çok yakışıyor doğruyu söylerken ve yaparken gösterdiği cesaret... Kaleminize sağlık, teşekkürler...
YanıtlaSilNe kadar da önemli, zor da olsa gerçeği söyleyebilmek...
YanıtlaSilÇok güzel ve önemli bir konu.Bence bu konu yetiştirilme tarzımıza ve insansın kendine verdiği değere kadar uzanabilir. Denetim odaklı kültürde başkalarının tanıklığına alışmışız, oysa hayatımızda hep biz varız. Kendi tanıklığımızı keşfetmeliyiz ve önce kendi gözümüzde değerli olmalıyız. Hayatımızın en önemli tanığı biziz. Aynada kendimize hesap veremeyeceğiz şeyleri yapmamalı ve söylememeliyiz. “Kimse doğrusunu bilmeyecek ama yalan söyleyemem çünkü ben biliyorum, bu bana yakışmaz” diyebilmeli insan. Yalanı kendine yakıştırmamalı. İşte o zaman kendi özümüzde bir yolculuğa başlarız.
YanıtlaSilCesaret; korkmamak değil, korkmaya rağmen adım atabilmek...🌸 emeklerinize saglık🌿
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı, emeğinize sağlık
YanıtlaSilCesaret edebilmek ne güzel bir konfor oysa, insanoğlu bir bilebilse...
YanıtlaSilİnsan bir an korktuğu şeyle yüzleşmeyeyim derken aslında çok daha büyüklerine kapısını açıyor. Oysa doğru yerde bir küçük cesaret insanı çok ileriye taşıyabiliyor.
YanıtlaSilİşte o sıkıştığın anda, her şeyin senin aleyhine göründüğü noktada doğru bildiğini yapabilmek, doğruyu önüne koyabilmek büyük cesaret ister ama sonrasında gerçeğin gücünü arkana da almış olursun...Başta dezavantajlı ama sonrası çok avantajlı!
YanıtlaSilDoğruyu haşayıp yaşatmak gerçekten cesaret ve bir de kapı gibi bir yürek istiyor..Ellerinize sağlık. Çok önemli kararlar bunlar...ufak gibi gözüken ama bir ömürlük kararlar...Teşekkürler dikkatümizi çektüğiniz için ;))
YanıtlaSilemeğinize sağlık şahane
YanıtlaSilGerçek insanı her zaman dahada gerçeye götürür. Gerçeğe olan cesareti RAB bim herkesin içine koymuşta sen bunu yapabilecek kadar netmisin? Sen hayatında gerçeği ne kadar istiyorsun? Emeğinize sağlık insana cesaret veriyor🌺
YanıtlaSilNe kadar da küçük görünen bir şey o anda... ne kadar kolay bir çıkış yolu gibi... yalan... insanın kendine saygısını yerle bir eden bir seçim... anda rahat ama toplamda hep acı veren şey... teşekkürler düşündürdünüz, elinize sağlık...
YanıtlaSilAnlık paçayı kurtardığımı sanmıştım ama hayatımdaki çok önemli bir şeyi kaybettim bir yalanla. Beyazda cesaret etmek ne kadar önemliymiş meğer… Allah razı olsun. Ne güzel bir yazı olmuş böyle…
YanıtlaSilSonucu ne olursa olsun, gerçeği söyleyebilme cesaretini gösterebilmeli insan. Çünkü yalan daha çok üzülmemize neden olacaktır.
YanıtlaSilVideo da ne kadar güzel olmuş, insan yazıya odaklanıp onu atlıyor :) Kaleminize sağlık
YanıtlaSilÖylesin zor ama bir o kadarda rahatlatan bir süreç.Tüm yüklerinden kurtulmuşsun gibi.
YanıtlaSil