HAKLI ÇIKMA İSTEĞİ

Hayatında sürekli haksızlığa uğramış gibi hissediyordu. Sanki birileri ona ait olan tüm yemeği yemiş onu aç bırakmış gibi… Ondan bir sene sonra dünyaya gelen kardeşi, süt rızkını yemiş ona haksızlık etmiş… Öğretmenleri kötü not vermiş hakkını yemiş… Annesi tarafından yaptığı güzellikler görülmemiş eleştirilmiş ve hakkı yenilmiş... İş yerinde çok çalışmasına rağmen performans notu düşük verilmiş ve hakkı yenilmiş… Eşinin zor zamanında yanında olmuş ve günün sonunda verdikleri görülmemiş hakkı yenilmiş… Konu ne zaman kimin haklı olduğundan açılsa bu konuları saatlerce konuşabilecek bir motivasyonu olurdu. Anlattıkça diline bal çalınmış gibi anlatası gelirdi. Anlık olarak çok rahatlardı çünkü haklı çıkmak onun için hak etmekten çok daha önemliydi. Başına gelen şeylerde o kadar haklıydı ki kendisine göre. Ve bunu karşı tarafa öyle ustalıkla aktarıyordu ki kim dinlese onu gerçekten de ne haksızlıklara uğramış diyordu. Mimikleri, ses tonu, el hareketleri… Hepsi çok ustalaşmıştı.

Peki, İnsanın Haklı Çıkma Çabası Nedendi?

Kalbinin derinlerinde onu buna iten bir isteği vardı. Kurban rolünde olmaktan besleniyor gibiydi…

Hak etmekle ilgilenmiyor, haklı çıkmayı çok önemsiyordu. Doğru yerde konuşması gerekirken cesaret gösteremiyor yanlış yerlerde konuşarak içindeki canavarı besliyordu. Bu öyle bir canavardı ki o içinde büyüdükçe anne rahmindeki bebek gibi tüm gücünü alıyordu. Güç kaybettikçe iletişim ilişki marifetini kaybediyor en ufak bir olumsuz durumda bir yetişkin gibi konuşup sorununu çözemiyordu. Ya gözleri doluyor, ya sesi yükseliyor, ya sesi titriyor ya da konuşmayıp küsüyordu.

Haksız olabileceği tarafları göremiyor, görse de kendi hatalarını küçültüp karşı tarafın hatalarını büyütüyordu. ’’Evet bende böyle yapmış olabilirim belki ama o bana şunları yaptı’’ cümleleri her olayda kendini tekrar ediyordu. Cümleler tekrar ettikçe karşılaştığı olaylar da benzer oluyordu.

Oysa her şeyi bir bilen ve bir gören vardı. Kimsenin hakkı kimse de kalmıyordu. Ama yapılan şeyler Onu memnun etmek için değil de, içimizdeki canavarı memnun etmek için yapıldığında sonuçlardaki beklenti de ona göre oluyordu. Gerçekten doğru şeyler yapmasına rağmen, haksızlığa uğrayan kişi kendini aklamaya çalışmıyordu. İçini kaplayan bir teslimiyet hali oluyordu belki de. Ama bu her ne ise insanı tepkiselleştirmekten ziyade, içini besleyen bir hal yaşatıyordu.

Haklı çıkmak için mücadele eden kişi ise sanki labirentlerin içinde sıkışıp kalmış bir oyuna çekilmiş gibiydi. Bu öyle bir oyundu ki insan ancak haklı çıkma isteğinden vazgeçtiğinde bu oyundan çıkabiliyordu.

Bu da ancak doğru yeri besleyip, sonucu doğru yerden beklemekle ve kendi hatalarına konsantre olmakla olabilirdi…

Peki, bizde böyle bir oyunun içinde olabilir miyiz?

&

" Milyarlarca insan içinde, 

'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "

 Yahya Hamurcu

Kim Kimdir?

İlişkide Ustalık

Başarı Psikolojisi 


Yorumlar

  1. Haklı çıkmak mı hak etmek mi?Düşündürücü soru..

    YanıtlaSil
  2. Off off... Hepimiz ne kadar da böyleyiz. Okurken utandım. Annem geçen gün herkesi suçlayıp hep haklı olduğunu sanıyorsun dedi ( Ben de aynısını onun için düşünüyordum oysa🤭)

    YanıtlaSil
  3. Haklı çıkmaya çalışmamak, hakeden olmak...

    YanıtlaSil
  4. Çok sık yapılan bir yalnış... kurban olmayı istememek için kurban rolüne devam etmek çift taraflı keskin bıçak gibi.. çözümü de yanlışı iyi irdeledikten sonra deneyim transferini yapıp, geriye bakmadan hedefte ilerlemek sanırım...

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel bir yazı olmuş. İnsan bir susabilse hakkını aramak yerine gerçek hak sahibine teslim olabilse ..

    YanıtlaSil
  6. Haklı çıkma isteği insan ilişkilerini bozduğu gibi, insanı oyalayip hedeflerinden, amacından uzaklaştıriyor maalesef, Hak etme isteği ise insani iyileştiriyor... Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  7. Dış dünyaya bakmak dış dünyayı suçlamak tabi ki çok kolay ama hiçbir problemin çözümü değil...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar