PEKİ AMA KİMİN SUÇU?

Baharın son ayı da olsa yaz şehre çoktan gelmişti. Ağaçların altı, dinlenmek için mesaiye küçük bir mola veren insanlarla doluydu. Sıcak ve nem insanı bunaltsa da, portakal çiçeklerinin kokusu ona göre şehrin en güzel şeyiydi… "İnsanı bunaltan tek şey hava durumu olsa keşke…" diye geçirdi içinden… İş yerinde beşinci yılıydı ve iş yeriyle ilgili pek çok şeyi yoluna koysa da çözüm bulmakta zorlandığı yerler vardı. Yeni başladığı zamanları düşündü. İşine, amirine, arkadaşlarına uyumlanmakta ne kadar da zorlanmıştı. Kendisine verilen işleri bir türlü bitiremezdi. Amirinden izin isteyecek olsa her seferinde duymak istemediği cevaplar alırdı. Bir taraftan işi öğrenmeye çalışır, diğer taraftan yetişemediği için üzülüp ağlardı. Mesai süresince yetişmeyen dosyalar için bazen geç çıkmak zorunda kalır, bazen de işini eve taşırdı. Bir süre sonra işiyle ilgili detayları başkalarına sorarak öğrenmeye çalışmış ve böylelikle işlerin ne kadar kolaylaştığını fark etmişti. Bu şekilde işi bilen birisinden öğrenmek ona çok konforlu gelmişti. 

Deneyim

Deneyimi Aktarmak Ya da Aktaramamak İşte Bütün Mesele Bu… :)

Şimdi iş yerinde günlük işlerini pratik bir şekilde yapabilecek kadar deneyime sahipti. Başlangıçların ne kadar zor olduğunu bildiği için altı ay önce işe başlayan Arzu’ya da, bu yolda destek olmak istemişti. Başta her şey iyi gidiyordu. Arzu soru soruyor, anlamaya çalışıyordu. Sonra ne olduysa oldu… 

Burcu hem kendi işini hem de Arzu’nun işini yaparken buldu kendini. Nasıl olmuştu bu? İyi niyetle Arzu’ya bir şeyler öğretiyordu. Patrondan azarı yemesin diye rapordaki hataları düzeltiyor, gerekirse yeniden hazırlıyordu. Burcu bundan şikâyetçi değildi çünkü Arzu çok zorlanıyordu. Burcu da ona destek oluyordu. Bu kadar basitti, ne de olsa arkadaşlardı. 

Deneyim

Gerçekten bu kadar basit miydi?

Burcu mola vermeden çalışırken, Arzu molada kahvesini içer, diğer arkadaşlarıyla sohbet etmekten çekinmezdi. Bazen Burcu’nun yüzüne bile bakmaz, iyi akşamlar demeden çıkardı ofisten. 

Nankörlük değil miydi bu? 

Yok, yok… Hem Burcu diğer işleri de yaparken bilgisi, marifeti artıyordu. "Olumlu yönden bakmak gerekir canım!" diyerek devam etti. Uykusuz bir gecenin ardından işe ilk defa geç kalmıştı. Arzu’yu masasında sinirli bir şekilde otururken buldu. Gülümsemesini eksik etmeden "Günaydın…" dedi. Karşılığında Arzu’nun buz gibi bakışları vardı. Sabah gönderilmesi gereken raporu Arzu tamamlayamamış, eksik verilerden dolayı da yönetimin dikkatini çekmişti. Tamam üzücüydü, ama bunun için Burcu’ya neden kızgındı? Bu rapor zaten onun sorumluluğunda değil miydi? 

Ne zaman onun görevi Burcu’nun görevi olmuştu? Ne zaman onun problemi Burcu’nun problemi olmuştu? Ve çözüm bulması gereken konumda kalmıştı? 

"Burada yanlış giden bir şeyler var." diye düşünerek çantasını masasına bıraktı. Arzu çözümü hep Burcu’dan bekliyordu. En ufak bir olumsuzlukta şikâyet ediyordu. Oysa ki şikâyet her zaman iticiydi. Bunu bilmediği apaçık ortadaydı.

Suç kimindi?

Düşünmeye başladı Burcu, tek hatalı Arzu muydu? Evet şikâyet eden, marifeti olmayan, başkalarının emeğini kendi başarısı gibi sunan bir kızdı Arzu. Peki her olayın iki yönü yok muydu? Burcu nerede yanlış yapmıştı? Bu düşüncelerle boğuşurken geçen gün okuduğu bir yazı bir anda aklına düştü. 

İnsan hangi konuda emek verirse, çaba gösterirse orada güçlenir, o konuda marifet sahibi olur."

"İşte bu!" dedi Burcu. Arzu’nun yapması gereken şeyleri kendisi yaparak aslında Arzu’ya kötülük yapmıştı. Onun kendi problemlerine çözüm üretememesine sebep olmuştu. Aslında kendi marifetlenmişti, güçlenmişti ama Arzuyu güçsüz bırakmıştı bunu yaparak… Ki bunları yapması gereken Arzuydu. Sonuçta onun sorumluluklarıydı...

"Tamam!" diye düşündü. Bundan sonra davranışlarını değiştirecekti. Kolay olmayacağının farkındaydı. Arzu kızacaktı, hatta belki konuşmayacaktı onunla. "Ama doğrusu bu!" diye düşündü. İyi niyetle yapılan bir hataydı bu, telafi edilebilirdi. Zordu ama başaracaktı. Hem kendinin hem de Arzu’nun iyiliği için…

&

" Milyarlarca insan içinde, 

'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "

 Yahya Hamurcu

Kim Kimdir?

İlişkide Ustalık

Başarı Psikolojisi 

Yorumlar

  1. Yine yaşanmışlık kokan bir paylaşım... İyi niyetle insanlarla ilişkilerimizi bozmamıza bir örnek...
    Unutulmaması gerekenlere Zihnimde kaydetmek istiyorum. Çok sık yaşanan bir yanılgı çünkü. Sonrasında bir de şikayet ediyoruz nankör diye ama bunu yapana da pay var, o kısmı hiç dikkate almıyor kurban rolü oynuyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Sadece kendisinin en güzel yaptığını sanması da bu duruma sebebiyet veriyor olabilir mi?

    YanıtlaSil
  3. Her olayın iki yönü yok muydu? Ne kadar çok problemin anahtarı... Diğer tarafa bakmayı beceremediğimiz için çözemediğimiz onca problem... Yeniden hatırlamak çok iyi oldu. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  4. Her olayın iki yönü yok muydu? Ne kadar çok problemin anahtarı... Diğer tarafa bakmayı beceremediğimiz için çözemediğimiz onca problem... Yeniden hatırlamak çok iyi oldu. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. İnsan iyilik yaparken kötülük yaptığının farkına varmıyor. İyi niyetle çıkılan yolda birilerini rahatlık tuzağına itmiş, marifetsizleştirmiş oluyoruz. En çok da en yakinlarimizdakileri:( eş, çocuk, kardeş.. sonrasında da işin içinden çıkamayacak duruma düşüyoruz. Herkesin yükü sırtında bir de sırtına aldığı yüklerin asıl sahipleri de nankörleşmiş oluyor. Çok faydalı bir yazı olmuş emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Ah! Hangimiz yazıda anlatılan hatayı yapmadı ki? Oysa herkes kendi sorumluluklarını yerine getirmeli.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar