NAZAR ÇEKENLERDEN MİYİZ?

"Ah! Benim yıldızım alçak… Az yüksek olaydı… Hemen göze geliyorum…’’ 

Beklemediğimiz olumsuzluklarla karşılaştığımızda, kaçımız bu cümleyi kurmamışızdır? Başına istemediği bir olay geldiğinde çoğumuzun ilk yaptığı şey bir sorumlu aramak olmaz mı? ‘’Canımın sıkılmasına sebep olan kim?’’ Piyasalar? Yeni pozisyonumu çekemeyen iş arkadaşım? Arabamı kıskanan komşum? Yemek takımlarıma hasetliğinden çatlayan görümcem? Bizi daha iyi imkanlarla dünyaya getirmeyen ailemiz? Bizden haberdar olmayan gök cisimlerinin birbirleriyle çekişmeleri, ki başkalarına değil garezi bir tek bizedir mutlaka? Ve daha niceleri…Bu seçeneklerin içinde eksik olan kim? İnsanın ta kendisi… İşler istediği gibi gittiğinde, yaşadığı olumlu şeyleri kimden bilir? Kendinden… Çektiği zorluklar karşılığında hayat sonunda ona gülmüştür. Ödülü fazlasıyla hak etmiştir. Peki, gidişat bozulunca yaşadıklarını kimden bilir? Kör talihinden… Ona kelek yapan felekten… Ve tabii ki kem gözlü, haset insanların negatif enerjisinden…

Nazar

İyilikleri kendine yakıştıran insan, kötülüklerden de pay çıkarır mı?

"Nazara geldik…" yani "Hatalı olan asla ben olamam; mutlaka başka birinden kaynaklanıyor olmalı…"

Kim nazara gelmemiş ki? Herkes bir başkasının kem gözünden şikayetçi…

Peki, insanın aklına bunu düşüren nedir? Ona ‘’Gözü olanın gözü çıksın!’’ sözünü sarf ettiren şey ne? 

Sahip olduklarını başkalarının gözüne soktuğunu içten içe bilmesi olabilir mi?

Bizler başkası alamaz diye beslenme çantasına muz konmayan bir kültürden geliyoruz. Herkes önlük giyerdi ki çocuk diğerinin imkanlarına özenmesin. Muhitler belli ekonomik koşullardaki insanlardan oluşurdu. Gecekondunun dibinde rezidans olmazdı. İnsanlar çok varlıklı insanların hayatına, yaşadıkları şaşalı ilişkilere, gittikleri tatillere şahit olmazlardı. Sanatçılar sanatlarıyla ortada olurlardı, tüketimleriyle değil.

Bunun zıddında davrananlar hoş karşılanmaz, gösteriş meraklısı diye ayıplanırdı. 

Günümüz dünyasındaysa her şey ulu orta yaşanıyor.

O konuda yokluğu olan insanların özenebileceği, mahsun olabileceği akıllara gelmiyor veya önemsenmiyor.

Çocuğu olmayanın yanında çocuğunu öpüp koklamak yasak değil ama ne kadar doğru?  Kaç senedir aynı pozisyonda olan arkadaşın yanında terfi kutlamak? Harcadığı paradan, şirketinden, kaç tane çalışanı olduğundan bahsetmek? Gittiği tatili, yediği yemeği, yaşadığı romantizmi detaylarına kadar paylaşmak? Eşinin ona olan düşkünlüğü, kızların, erkeklerin ona olan hayranlığını anlatmak? O imkanları olmayanların yanında imkanlarıyla sivrilmek? Öyle yerlerde ağırlamak, ikramlar sunmak, yanlarında öyle giyinmek, öyle bir arabayla buluşmaya gitmek?

Yönetici hastayı benim almamı söylemiş. Annesi "Bartu ilk kez bir seansta ağlamadı demiş!" Bunu söyleyen, iş arkadaşına kendisini başarısız hissettireceğine dikkat etmiyor.

İnsan zannediyor ki başka insanlar sanki kendisi için yaratılmış; onlar sadece bir dekor…

Onu dinlemek, övmek, alkışlamak, beklentilerini karşılamak için var.

Halbuki öyle mi? 

Herkes anneciğinin aslanı, babacığının prensesi değil miydi? Herkes ilgiye aç. Herkes en iyisi onda olsun istiyor. Bir anlık da olsa içinden geçen "Keşke benim de olsa" düşüncesine engel olamayabiliyor, özenebiliyor. Belki "Onun değil, benim olsun!" demiyor ama "Benim de olsa…" diye iç geçiriyor.

İnsan ne zaman kendisini bahtsız hisseder?

Bir köyde herkes lastik ayakkabı giyerken kimse başka ayakkabının açlığını çekmez. Ne zamana kadar? İçlerinden birine yurtdışındaki akrabasından marka spor ayakkabısı gelene kadar. Artık sadece biri mutlu, diğer tüm çocuklar mutsuzdur. Önceki ekonomik durumlarında bir değişiklik olmamasına rağmen yine de kendilerini fakir hissetmeye başlamışlardır çünkü kıyasları bozulmuştur. 

Demek ki tatmin seviyesi insanın sahip olduklarıyla beraber kıyaslarına da bağlı.

O halde, nazardan korunmak için çok afilli yöntemlere gerek yok. İnsanın kendi payına düşen başkalarını imrendirmemek… Göze batacak imkanlarını ve özelliklerinin üzerini örtmek… Böylelikle başkalarının kendilerini eksik hissetmesinde pay sahibi olmamak… İnsan o zaman mutlu ve başarılı hissetmenin başkalarının takdiriyle ilgili olmadığını fark ederek dış dünya beğenisine duyduğu bağımlılıktan özgürleşebilir.

Deneyimsel Öğreti der ki: "Her insanın başarısı başkasıyla değil kendi dününe göre kıyaslanır."

&

" Milyarlarca insan içinde, 

'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "

 Yahya Hamurcu

Kim Kimdir?

İlişkide Ustalık

Başarı Psikolojisi 

Yorumlar

  1. Bir negatif enerji olduğuna hepimiz hem fikirdik. Bu enerjiden nasıl boncukla korunulur diye küçüklüğümden beri düşünürüm. Çocuk bile inanmazken büyüklerin inanması ilginç. Süpermenin kriptonit taşıyla etkisiz hale gelme fikrini bizim boncuktan çalmış olabilirler😊

    Şu anlattığınız sebep ve korunma yöntemi o kadar akla uygun ki... Aydınlanmış hissettim.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Sahip olduklarini başkalarinin gözüne içten ice soktuğunu elbette bilir insan, her şeyi hakkı olduğunu Zan, eder insan, Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. İmkanının üzerini ortebilecek hassasiyette yaşayanlara ne mutlu... Çok güzel bir yazı, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. "Hiçbir başarımız gizli değil. Hiçbir sadakamız gizli değil, değerlerimiz gizli değil. Çocuklarımız gizli değil. Hepsi Instagram'da." demişti bir büyüğüm ve eklemişti: " Şeytan, mahremiyetimizi kaldırıyor."
    Mahremiyetlerimiz kalktıkça 'nazar' da farz oluyor ne yazık ki...
    Hiçbir insanın şahitliğinin olmadığı, yalnızca RABbim ile kulu arasında kalmış güzellikler şifa olur ancak buna.

    YanıtlaSil
  5. Kıyaslarımızı doğru yere koyabilmek ümidiyle... Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  6. Özelimiz kalmadı artı her şeyimiz ortada. Halbuki gizli olan çekicidir. Ama biz hep birilerinden daha iyi olduğumuzu göstermek için açığa çıkardık kendimizi. Ben mutlu olup daha iyi gözükücem diye mutsuz ettik birilerini onları aç hissettirdik. Halbuki her güzellik, her başarının üstünü örttükçe ömrü uzar. Elinize emeğinize sağlık🌺

    YanıtlaSil
  7. Her insanın başarısı kendiyle kıyaslanır çok güzel anlamlı, kavgaları, kıskançlıkları bitirmez mi bu, ne güzel yazılmış.

    YanıtlaSil
  8. Öylesine güzel kaleme alınmış ki..Çok hayatın içinden çok gerçek.

    YanıtlaSil
  9. Başkasında olmayan bende olunca ne değişiyor? İnsanı mutlu eden sahip olduklarının farklı olması mı? Temas etmesi mi? Güzel bir yazı düşündürücü.

    YanıtlaSil
  10. İmkanları insanların gözüne gözüne sokana da hesap var nazar edene de. Kapı açıkken hırsızlık yapanın da kapıyı açık bırakanın, tedbir almayanın da hesabı olacağı gibi. Çok güncel ve güzel bir konuya değinmişsiniz kaleminize sağlık, teşekkürler. 🌺

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar