TATİL TAŞLARI

Güneş ışınları akşam saatlerinde giderek kaybolur, etkisini kaybeder ve yerini akşama bırakıverir. Aynı güneş, sabahın ilk saatlerinde ise yeniden enerjisi ve parlaklığı ile beliriverir gökyüzünde… 

İşte yine güneşin masmavi bir denizin üzerine doğduğu, insanın içini aydınlatan sabahlardan biriydi o sabah. 

Kim sevmezdi ki böyle sabahları?

Hayran kalmamak nasıl mümkün olabilirdi böylesine güzel bir manzaraya?

Daha doğrusu böylesine güzel bir manzarayı yaratana…

Özge o sabah uzun uzun baktı denize, seyretti onu. Parlak bir fotoğraf karesi şeklinde kopyalayıp yapıştırıverdi bu güzelliği zihninin derinliklerine. 

Sonra, zihninin derinliklerinden denizin derinliklerine doğru atlayıverdi suya… 

Gökyüzü tüm maviliği ile üzerinde süzülüyorken Özge de minik dalgaların eşlik ettiği masmavi suyun içinde süzülüveriyordu sanki… Denizin tuzu gözlerini yaksa da dudağında acı bir tat bıraksa da doğadan gelen bu tuzluluk bile tatlı geldi ona. Bir boşlukta gibiydi denizin içinde, ağırlığını hissetmiyordu ama var olduğunu, yaşadığını hissediyordu. 

Gözleri, mavi rengin farklı tonlarını barındıran gökyüzü ve denizin arasında kamaşıyordu. Etrafında kimsenin olmamasının verdiği sessizlikte içi ürperiyor, suyun serinliği ile hafiften titriyordu. Buna rağmen içinde bulunduğu doğanın verdiği huzurdan dolayı kendini sıcacık hissediyordu. 

Tatil Taşları

İmkân mı temas mı?

Uzun yıllar süren hasretin sonrasında böylesine bir vuslat öyle iyi gelmişti ki. İnsanın duyduğu özlem kadar kavuştuğundaki sevinci, kıymeti de artıyordu. 

Küçüklüğünden beri hep çok severdi denizi. Haziran gelir gelmez en yakın deniz kıyısına atardı kendini. Ama hayat telaşı, maddi ve manevi şartların olumsuzluğu derken uzun bir süre fırsat olmamıştı işte! O sebeple, çevresindekiler zaman doldurmak için faaliyet arama çabasındayken, Özge’nin tercihi başkaydı. 

Herkes sanki mutlu gözükmeye çalışıyordu. Zorunlu bir tebessümü yüzlerine yerleştirip, her şeyin tadına varmalıyız telaşında hareket ediyordu. Oysa Özge, fonda ‘şalalala, şalala in the morning’ şarkısı çalıyormuş gibi bir dinginlikte tebessüm ediyordu. Ona sunulan her küçük imkânın gerçekten onu mutlu etmeye yetecek bir sebep içerdiğinin farkındaydı! Küçük anlardaki mutluluğu hak edecek büyük emekler sarf edilmesi gerektiğini ise yıllar içinde öğrenmişti. 

“Hayatı kaçırıyoruz yahu, tüm yıl tatilde gibi yaşamalıyız…” 

“Hayat hep böyle olsa! Deniz, kum, güneş…”

Arkadaşlarından duyduğu bu cümlelerin gerçek olmadığı aşikardı. Tüm yaz aylarını tatilde geçirenlerden birebir görüyordu ki, 40 günde 4 günde alınabilecek keyfi alamıyorlardı.

“Hava çok sıcak!”

“Su çok soğuk!”

“Yemek çeşidi yine az!”

“Çok yedim ağırlık yaptı!”

“Brownie nasıl olmaz!”

“Şu çaylar da bir sıcak gelseydi!” 

İnsanlar şikâyet cümleleri kurarak, konforlarını artırmayı bekliyorlardı. Oysa konfor imkânı artırmakta değildi, imkânın kişiye temas etmesindeydi…

Hem öncesindeki yorgunluk değil miydi bize şu anda dinlendiğimizi hissettiren?

İnsan, başkalarının hep şimdi ne olduklarına, vardıkları noktalara bakmaya eğilimlidir. Mutlu veya mutsuz, iyi veya kötü, canlı veya cansız olup olmadığına bakar.

Peki mutluluğa, o iyiliğe, o canlılığa insan nasıl varır? 

O sonuca ulaştıran hangi sebepleri oluşturması gerekir?

Vardığı yer değil de oraya giden yolculuk nasıldır? 

Özge, o sabah sahilden topladığı tatil taşlarının keyfiyle döndü eve.  Denizin serin sıcaklığının ne büyük bir zenginlik olduğu düşüncesiyle yaşadığı anın tadını çıkarmanın mutluluğu vardı yüzünde.






&

" Milyarlarca insan içinde, 

'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "

 Yahya Hamurcu

Kim Kimdir?

İlişkide Ustalık

Başarı Psikolojisi 



Yorumlar

  1. Elinize sağlık... Bir şey çok olunca neden bilinmez kıymeti?

    YanıtlaSil
  2. Yıllardır denize ve tatile hasret biri olarak okurken içim gitti...

    YanıtlaSil
  3. İnsanoğlu istekleri o kadar aktif ki hep o sonucu istiyor. Sebep oluşturma derdi yok.

    YanıtlaSil
  4. Sade bir yaşam, elindeki az malzemeyle en iyi yemeği yapmaya çalışmak, sadeliğin konforunda tatil yapmak büyük keyif...

    YanıtlaSil
  5. O kada güzel betimlenmiş ki şuan o denizde o duygular ile yüzdüm o duygular ile çıktım.

    YanıtlaSil
  6. İnsan miktarı imkanı artirinca hersey daha güzel olacak sanabiliyor. Ama gerçekte öyle olmuyor. Kaleminize saglik

    YanıtlaSil
  7. Tespit gibi tespit :)) "İnsanlar şikâyet cümleleri kurarak, konforlarını artırmayı bekliyorlardı. Oysa konfor imkânı artırmakta değildi, imkânın kişiye temas etmesindeydi…"

    YanıtlaSil
  8. İmkan mı temas mı elbette temas çok güzel bi yazı olmuş🙏🏻

    YanıtlaSil
  9. İmkan oldukça mutlu olacağını, tatmin olacağını zannederek nasıl da yanılıyor insan. Çok güzel bir konu kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. İnsan her an yeni bir güzellikle ve mucize ile karşı karşıya. Onları görebilmek için ihtiyacımız olan şeye ise zaten sahibiz. O halde ne duruyoruz?

    YanıtlaSil
  11. O sonuçlara ulaşmak için doğru sebepleri tespit etmek gerekir.

    YanıtlaSil
  12. Tatile gitme isteği ile o tatilin tadını arttırmak için çok fazla çalışma isteği uyandırdı bu yazı, çok arada kaldım :)

    YanıtlaSil
  13. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  14. Insan çok mutlu olacağını düşündüğü yerde bile sikayet edebilen biri haline gelebiliyor... Teşekkürler, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar