’’Sakın ha!’’ Denmesi Gereken Sinsi Tuzaklar

''Bana bakın, uslu duracaksınız. Sakın ha, yaramazlığınızı görmeyeyim!’’

Bilhassa küçük yaşlarda sıkça duyulan bir ünlem cümlesi… Ne kadar da tanıdık değil mi?

Özellikle hareketli çocukları olanlar için bu uyarı cümleleri dillerine pelesenk olmuştur. Zira her yeni gün, yeni bir macera yaşandığı için ebeveynler artık tetikte olurlar. Duvara vuran koridordaki top sesleri, az sonra salonda kırılacak cam çerçevenin de işaretidir. Bunu çokça tecrübe etmiş ebeveynler de olaylar henüz o noktaya varmadan müdahale ederek zararı en aza indirgemeyi düstur edinirler.

''Sakın dedim!’’

''Anne, bir şey yapmıyoruz ki…’’

Mekân misafirlikse, ''Sakın…Aklından bile geçirme!’’ mesajını gözleriyle verirler. ''Arkadaşını ağlatma!’’ demez, daha ortada bir şey yokken ''Ebelemece yok. Siz oturup resim yapın, gözüm üzerinizde!’’ diyerek kıpırdamalarına bile fırsat vermezler. 

Detaya hâkim olmayan çevredeki diğer yetişkinler anlayamadıkları için bu otoriteyi gereksiz sertlik olarak nitelendirebilirler. 

''Ben çocuğumu tanıyorum; az sonra bu ufaklığı ağlatacak. Ve her şey, ebelerken ona sert vurmasıyla başlayacak. Bizimkine yaşıtı olmayanlarla fiziksel temaslı oyunlar yaramıyor; kendini kaptırıyor, çocukları incitiyor…’’

sinsi tuzaklar

Neden insan kendini frenleyemez?

Tıpkı çocuklukta olduğu gibi aslında her insanın uyarılara rağmen kendine söz geçirmekte zorlandığı alanlar vardır. Bazıları çocukluktan yetişkinliğe taşınır, bazıları sonradan alışkanlık haline gelir. Bazılarının hayatında zorluk oluşturduğunu fark etse de bu davranış eğilimlerini değiştirmekte zorlanır.

Aldığı kilolardan muzdarip olsa da atıştırmadan duramaz.

Sigarayı defalarca bırakmış olsa da yıllar sonra yeniden başlayabilir. 

''Bu son! Bundan sonra arabayı yenilemek, yeni çanta almak filan yok…’’ der, ama indirim sezonunda bütçesini dibe indirir.

Ciddiyetsiz ilişkilere tövbe etmişken ''Bu son, bir dahakine kısmetse…’’ diye pişman olacağı nice tavizler verir.

Ne spora ne dil öğrenmeye vakit ayıramazken; saatlerce bilgisayar oyunu oynayabilir, sosyal medyada gezinebilir.

Hatta her şeyini kaybettiği şans oyunları için borç alır, son defa oynayarak kayıplarını geri kazanacağına inanır.

Zaman zaman bu davranışların hayatına getirdiği maliyetler o kadar ağır gelir ki o bıkkınlıkla hepsinden kurtulmak ister.

''Tövbe…” der ama bir süre sonra hayırsız bir sevgilinin kötülüklerini unutup jestlerini hatırlamak gibi o eski alışkanlığa yeniden çekildiğini hisseder.

''Çok yediğim, çok içtiğim, çok aldığım, büyük oynadığım, çok kaptırdığım için böyle oluyor. Kararında yaparsam bir şey olmaz’’ der. Başta kontrollü gidiyormuş gibi hissetse de kısa bir süre sonra kendini eski halinde bulur. Üstelik artık kurtulma ümidi daha da azalır.

Küçükken, canı ne istiyorsa onu yapmak için, otorite sahibi olacağını düşündüğü reşit olma yaşını dört gözle bekler. Oysa insan kendi kendine yön vermekte zorlanacağını, bazı alışkanlıklarının onu yönetip otoriteyi ele geçireceğini düşünemez. 

Aslında onu yetiştiren anne ve babası altın stratejiyi söylemiştir. ‘’Sakın ha! Aklından bile geçirme!’’

''Vazoyu kırma!’’ değil; 'Evde top bile oynama!’’. Çünkü az sonra koridor yetmeyecek; daha geniş olan salonda oynamak isteyecek.

''Bir araba daha alamayız.’’ değil; ‘’Alışveriş merkezine gitmiyoruz. Oyuncakçıya girmek yok.’’ Çünkü az sonra o arabayı görünce sanki hiç arabası yokmuş gibi, bir fırsatı kaçırıyormuş gibi bahtsız hissedecek.

‘’Bir çizgi film daha izleyemeyiz.’’ değil; ‘’Yemek yerken bir şey izlemiyoruz, yemeğimize odaklanıyoruz.’’ Çünkü bir tane daha izlese bir sonrakini de izlemek isteyecek. Yemek yemekle ilgili tüm sistemi de bozulmaya başlayacak.

Mesele bir şeyi yapmamak değildi. Sır; ona hiç yaklaşmamakta, sakınmakta gizliydi.

‘’Bu saçma dizinin nesini seviyorlar’’ diye dışarıdan gözlemleyenler, bir süre sonra izlemeye devam ettikçe o dizinin müptelası da olabilirler. 

Demek ki; insanı zorlayan ne varsa, ondan uzak durmak; olmazsa olmazı olmalı.

Anneler, babalar ‘’Sakın!’’ diyerek çocuklarını nice tehlikelerden henüz ortaya çıkmadan korumayı başarmışlardır. 

Şimdi sıra artık büyümüş olan yetişkinde…Hangi sinsi tuzaklara ‘’Sakın ha!’’ demeye ihtiyacı olur insanın?



&

" Milyarlarca insan içinde, 

'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "

 Yahya Hamurcu

Kim Kimdir?

İlişkide Ustalık

Başarı Psikolojisi 


Yorumlar

  1. Muhteşem bir yazı olmuş emeğinize sağlık. İnsanın kendi nefsine sakın ha diyerek onu frenleyebilir olması duasıyla. Alt mesajları çok olan bir yazı, insanın yaklaşmaması o kuyuya düşmemesi demek. Bütün mesele ilk adım. O noktada insan kendine dur diyebiliyorsa bir sonraki öyküsünü de kolaylaştırıyor.

    YanıtlaSil
  2. İnsan geride bırakmak isteyip bıraktığı davranışıni tekrar yaparken kendini bulabiliyor ve sonrasinda pisman olabiliyor. Buradan çıkmanın yöntemi ne güzel anlatılmış, kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil
  3. O “sakın ha” lar ne çok toparlamış bizi. O zaman kızdığımız şimdinin gözüyle bakınca iyi ki dediğimiz birçok zararın başındaki uyarıydı. Asıl mesele o zarara hiç yaklaşmamak, hiç denememek, uzağında kalmakmış.

    YanıtlaSil
  4. Sınırlarını önceden çizmiş ve onun içersinde kurallarını koymuş kişinin rahatlığı ne konforlu. uzaklaşma ve yaklaşmayı da zorlu bir durumdan çıkarmış olur.

    YanıtlaSil
  5. Sakın Ha... demek ne güzelmiş meğersem, bu sözün kıymetini bilenlerden oluruz İNŞALLAH

    YanıtlaSil
  6. Sakın ha diye diye büyüdük😀

    YanıtlaSil
  7. Bayıdım yazıya elinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Sakınma üzerine ne güzel düşündürdü. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Sakın ha diye büyüdük ne güzelmiş anlamı...Çok güzel bir yazı. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. Sakın ha! Ne kadar sevimsiz gelse de hepimizi bir çok şeyden koruyacak sihirli sözcükler... Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  11. Hepimiz ne çok duyduk bu cümleyi, yetişkin oldukça da ne kadar söylüyoruz. Bir sonraki hamleyi tahmin etmek ve kişiyi olabilecek olumsuz durumlardan korumak adına yapılacak küçük sözlü hamlelerden biri: Sakın ha!

    YanıtlaSil
  12. İnsan yaklaştığı şeyin bir süre sonra müptelası olacağını göremez.. ne büyük bir tuzak…yavaş yavaş, sinsice… yanlıştan sakınmak gerçekten çok önemliymiş.. çok güzel bir yazı emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  13. Dilimizden düşmeyen bir uyarı.. kendi dilimizle defalarca tekrar ettiğimiz kilit cümle.. sakın ha..

    YanıtlaSil
  14. Gerçekten mesele sakınmak, yaklaşmamak. Ağacın dibine gittikten sonra o meyveyi illaki yiyor insan. Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  15. kaleminize sağlık👏🌷

    YanıtlaSil
  16. Mesele yanlışa yaklaşmamak yaklaşıp şahit olduktan sonra bir süre sonra yapmamak mümkün değil. Emeğinize sağlık. 🌺

    YanıtlaSil
  17. İnsan ve çocuk için önemli olan sakın ha dır. Ama daha da önemli olan şey ise sana "sakın ha" değil,
    Sana "mutlaka yapmalısın, bir kereden bir şey olmaz, bu fırsat kaçmaz" gibi kötü vesveseler veren insan ve şeytana kulağını tıkamaktır.
    Çünkü biri olmadan diğeri olmaz.

    YanıtlaSil
  18. Sakın ha… sakınmazsan arınamazsın… uzaklaşmazsan yakınlaşırsın…

    YanıtlaSil
  19. Meğer sakın ha demek buymuş! Yapma değil yapmaya yaklaşma bile! Ben de hep tehtid, kızma gibi anlıyordum; hiç anlamını düşünmemiştim. Günlük konuşmalarımızda bile ne alt mesajlar, derinlikler gizli de fark etmiyoruz.

    YanıtlaSil
  20. Sakın ha !
    Adım dahi atma ,düşüncesine bile girme en kolay oradayken vazgeç, yaklaşma ,sakın..
    emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar