Ben Senin Annenim
Aylar ayları kovalamıştı, hakkım olan tüm izinleri kullanıp tekrar iş hayatına geri dönmüştüm. Ne yalan söyleyeyim, iş hayatı biraz da kaçış olmuştu benim için... Benim canım evladım, bir taneciğim Emrem! Hayatımda gördüğüm en tatlı şey. Kıyamam ona… Ama anne olmak, bir evde tıkılıp kalmak bana göre değilmiş. Onu anlamış oldum. Oysa böyle olacağını hiç tahmin etmemiştim. İnsanın canından çok sevdiği dahi olsa kafese kapatılmış gibi hissediyor.
Kıymetlimi emanet edecek birini bulmak epey vaktimi almıştı. Sonunda ona en güzel şekilde bakacağına emin olduğum bir bakıcı bulmuştum. Öyle güzel ilgileniyordu, öyle güzel bakıyordu ki Emre’ye, gözüm arkada kalmıyordu. Birkaç bakıcıyla ısınma turlarını atlattıktan sonra, sonunda bulmuştum Sacide’yi.
Bir gün işten dönmüştüm. Sacide Emre'nin yemeğini yedirmiş, bizim yemeği de hazırlamıştı. Her şey yolunda görünüyordu. Emre hayatından memnun, bir köşede oyuncaklarıyla oynuyordu.
Ben kapıdan girince, Sacide Emre'ye seslendi: "Bak kim gelmiş? Anne gelmiş.’’ Emre oyundan kafasını kaldırıp "Ay-sel gell…" dedi. Biz tebessüm ettik. Emre konuşmayı yeni yeni söküyor, kelimelerine yeni kelimeler ekliyordu. Bana ismimle seslenmesi komik ve hoş gelmişti. Ta ki Sacide mesaisini tamamlayıp gitmek için kapıya yöneldiğinde, Emre'nin "ann-nee, gitmee" diye Sacide’nin arkasından ağlamasına kadar…
Ben ne kadar "O Sacide; ben anne" desem de Emre hiç ödün vermedi; ona anne demeye devam etti. Bir şekilde Emre’yi ikna edip Sacide’nin gitmesini sağladım ama bütün gece o sahne zihnimde tekrarlayıp durdu.
Peki bu nasıl olmuştu? Ona daha iyi imkânlar sağlamak için çalışıp didinmiyor muydum? Tüm boş zamanlarımı ona ayırmıyor muydum? Bir şey alınacaksa hep onu önceliğime almıyor muydum? Bir yerde bir şeyler yanlış gidiyordu ama ne?
Sevgi neydi?
O meşhur filmdeki gibi sevgi emek demekti. Çocuk, yıllar sonra ortaya çıkıp onu hediyelere boğan biyolojik babasıyla eğlense de günün sonunda yıllardır onu büyüten adamı babası olarak seçiyordu. Küçük bir çocuk o imkânları ona sağlayan kaynağı değil, onun ihtiyacını o anda gideren kimse onu biliyordu. Günün sonunda ilişkileri güçlendiren, bir insanı aranan kişi yapan ne kadar ihtiyaç giderdiğiyle orantılı oluyordu.
Annelik bir roldü. O rolün bazı sorumlulukları vardı. O sorumlulukları kim yerine getiriyorsa, o sahnede anneliğe seçilen kişi de o oluyordu. Bir dizideki başrol ve yardımcı roller gibi… Yardımcı rol, başrolden daha ilgi çekici bir performans sergilediğinde, senarist yardımcıya daha fazla sahne yazıyor; yardımcı rol, başrole yükseliyordu. İş yerinde de ailede de işler böyle dönüyordu.
Yollar dönüp dolaşıp sonunda emeğe çıkıyordu. İnsan hangi rolün hakkını verirse, oranın başrolü o oluyordu. Hangi alana zaman ve emek harcarsa orası çiçek açıyor, meyve veriyordu.
O halde, ilişkilerin çok açık ve temel bir formülü vardı. İnsanın hedefi neyse o hedefe yakınlaştıracak, o meyveyi besleyecek alanlarda emek vermesi… Neyin hasadını yapmak istiyorsa, onun tohumlarını ekmesi…
İnsan ihtiyaçlı bir canlı… Seçenekler denizinde sürekli seçim yapması beklenir. Her seçimi de geleceğe dair bir bilet gibidir. Bugün hangi bileti seçtiyse yarın o yöne doğru ilerler. Peki, geleceğe dair daha isabetli seçimler nasıl yapılır?
&
" Milyarlarca insan içinde,
'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "
Mesaj gizlenmiş ama çok içime işleyen bir öykü oldu nedense... Belki de çok benzer bir öyküye şahit oldugumdandir...Elinize sağlık..
YanıtlaSilHangi rolde sorumluluklarımızı ne kadar yapabildiğimizi düşündüren bir yaz olmuş. Teşekkür ederiz
YanıtlaSilGerçek anne, gerçek ebeveyn aslında kim.. rolü kim kapacak..
YanıtlaSilİnsan hangi alana zaman ve emek harcarsa orası çiçek açıyor, meyve veriyordu. Ne kadar doğru. Çok güzel bir yazı, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilSevgi, emek ve ilişki arasındaki bağlantıyı açıklayan bu güzel yazı için elinize sağlık.
YanıtlaSilİnsan hangi rolün hakkını verirse, oranın başrolü o oluyordu.
YanıtlaSilAnlamı derin etkileyici bir cümle 😊
Emeğinize sağlık.
İlişkilerin formülü ne güzel anlatılmış... Teşekkürler:)
YanıtlaSilKim ise onu koruyan, kollayan, bakan, bir çocuk hakkını, hakkına teslim eder ve ona anne der...
YanıtlaSilÇok güzel anlatmışsınız. Seçimle ilgili de merak uyandırmışsınız. Yazının devamında mı anlatılacak acaba🤭
YanıtlaSilİlişkilerde insanın ihtiyacını kim görüyorsa o değerli oluyor. Biyolojik anne de bir yere kadar . Çocuk o yaşta ama gerçeği görüyor kim ihtiyacını görüyorsa onu anne seçiyor.
YanıtlaSilNe güzel anlatmış yazı ilişkilerin matematiğini.
Deneyimsel öğreti eğitimleri bu yasaların bir matematik formülü gibi sunuyor. Dolayısıyla bu formüllerle hayatı yaşamak çok konforlu. Çok teşekkürler.
🌸💚
YanıtlaSilElimize emeğinize sağlik,
YanıtlaSilHangi iş olursa olsun emek verilince meyvesi alınır.
Anlamı derin çok güzel bir yazı. Elinize sağlık…
YanıtlaSil