Hareketin Bereketi
Ayla iki yanında akasya ağaçlarının olduğu yokuştan yukarı çıkıyordu. Akasya ağacının çiçeğinin görünümünü oldum olası çok severdi. Hele rüzgârda yaprakların çıkardığı sesleri dinlemekten çok keyif alıyordu. Yokuşu çıkarken gözlerini kapayıp tüm kokuyu içine çekti. Annesinin evi yokuşun sonundaki çeşmenin olduğu evdi. Çocukken eve az su taşımamıştı buradan. Ne güzel günlerdi o günler. Akasyaların kokusu Ayla’ya çocukluğunu anımsattı. O zamandan beri annesine hayrandı. Hayatında da onu modellemeye çalışırdı. Yine de annesi kadar olamamıştı. Düşünebiliyor musunuz neredeyse hiç durmadan çalışan bir kadın. Ve aynı zamanda güler yüzlü, ihtiyaç gören, başkasının derdini dert edinmiş. Küçükken insanın bu kadar çalışmasına rağmen nasıl bu kadar mutlu olabildiğini anlayamazdı. İnsan çalıştıkça yorulur, yoruldukça gergin olmaz mı? Kendisini hatırladı. Küçükken biraz bir şeyler yapsa "Yoruldum, dinlenelim artık" diye mızmızlanıp, şikayet etmelerini... Sonra yine annesine eşlik ettiğinde mutlu hissettiğini anımsadı akabinde. Gülümsedi kendi kendine, çocukluk işte... Annesi ona hayatta üretmenin ne kadar önemli olduğu konusunda iyi bir örnekti.
Üretim Yapanın Albenisi Çok Oluyordu…
Annesi sabah namazından sonra geri uyumazdı. Geceleyin yatmadan herkes kendi odasındaki dağınıklığı toparlar öyle yatarlardı. Sabah çocuklar mutfaktan gelen lezzetli kokulara uyanırdı. Sonrasında detay temizlik ve günün koşuşturmacası başlardı. Ayla, annesi temizlik yaparken kendisinin de tozları aldığını anımsıyordu. O arada annesiyle sohbet ederlerdi. Annesine içini açmak için en güzel vakitlerdi. Ne keyifli, ne verimli olurdu o sohbetler. Ya da mutfakta beraber kekler, yemekler yapmalarını düşündü gülümseyerek.
İnsan sürekli iş yapınca yorulacağını düşünür, sıkıcı olurmuş gibi gelirdi. Sonrasında anlamıştı, sürekli üretimde olmanın insanı nasıl canlı, mutlu, keyifli yaptığını. Beş yaşındayken annesi öğretmişti nasıl tığ tutulur, zincir çekilir. Sonra ördüğü şeyleri arkadaşlarına hediye etmişti Ayla. O zamanlardan öğrenmişti bir şeyler. Öğrendiği en güzel şey; insanın üretirken nasıl marifet kazandığıydı. Sonrasında da onca emek vererek yaptıklarını paylaşmanın sevincini tatmıştı.
Yaşlı Ama Marifetli
Şimdi annesi yaşlanmıştı, halen işlerini kendisi yapardı. Bugün de onu ziyarete gelmişti. Annesi camın kenarındaki koltukta oturuyordu. Elinde zarif porseleniyle küçük bir tablo gibiydi el boyama fincanı... Ninesinden hatıra kalmıştı. Minik kadife pufunu ayaklarının altına doğru çekmek istedi ama uzanamadı... Zamanında gittiği bir nakış kursunda işlemişti ilmek ilmek üstünü. Tekrar doğrulacaktı ki almak için, kızı Ayla uzatıverdi pufu. Bol köpüklü kahvesinden bir yudum aldı ve yüzüne huzurlu bir tebessüm yerleşti Aysel Hanım'ın... Bir yandan da renk renk kanaviçesini işliyordu. "Ohh şöyle biraz dinleneyim..." dedi.
Ayla bir yandan sessizce annesini izliyor, bir yandan da düşünüyordu. Artık onu bir miktar anlıyor hatta artık ona benzediğini de itiraf ediyordu. “Ne mutlu ki doğru bir insanı benzeyebilmişim” diye geçirdi içinden… Çocukken zor gelen şeyler şimdi kolayına geliyor ve yapınca da keyif veriyordu.
Kendisini bildi bileli böyleydi annesi. Otursa da durmazdı. Ya bir yırtığa yama yapar, ya bir düğme diker, ya da nakışlarıyla kanaviçesini şenlendirirdi. Hiçbir şey yapamasa pirinçleri ayıklar, lazım olur diye hazır ederdi. Herkesin düğününde, cenazesinde mutlaka bir tas yemeği olurdu. Kanaviçe örtüler işler, dışarıya satardı. Evini kendi temizler, mutfak ocağını kimseye bırakmazdı.
Geleni gideni, misafiri de eksilmezdi sofrasından. O kadar ev varken yine onun bir oda bir salon evinde toplaşırdı komşular. Haliyle insanlarla sıkı bir ilişkisi de vardı. Çevresindekiler bilirdi ki bir problemleri olsa, Aysel ablaları ne yapar ne eder ona bir çözüm bulurdu. Neşeli, canlı, hareketli hali ile nereye gitse gözler onu arardı. Bir şeyleri ertelemeden vaktinde yapmak hayat sevincini de artırıyordu.
Hayatta hiçbir şeyden de geri kalmazdı. İş zamanı işin hakkını verdiği gibi dinlenmesinin, kahvesinin, gezmesinin de hakkını vere vere en güzel haliyle yapardı. Bir işi bitirip diğer işe koyulmayı hayat amacı haline getirmişti. Onunla iki iş arasında içilen keyif kahveler ve muhabbetin tadı bir başka olurdu. Onunla bir yere gitmek hele… Nadir gezmeye gider giderse de öyle değişik anılarla eve dönerdi ki... Anlardık ki üretimi kaliteli olan insanın tüketimi de kaliteli oluyor.
Hayatın içerisinde annesi gibi olmak demek, üreten insanın ahvaline bürünmek demekti. Canlı, dinamik, problem çözen, sevilen, özlenen bir insan olmak… Her insanın olması gereken hal bu değil mi aslında?
&
" Milyarlarca insan içinde,
'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o 'bir' kişiye sorun! "
Atom karınca gibi çalışmak bu olsa gerek… Ve onu diğerlerinden ayıran bir tarafının olması, tercih edilmesi, albenisi …
YanıtlaSilCanlı, mutlu, keyifli olmanın sırrı üretimde gerçekten. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilZincir çekmek, lif örmek, etamin vardı.. çocukluğuma götürdü bu yazı beni..
YanıtlaSilŞimdiki ellnden telefon düşmeyen gençlerimizin üretimleri neler diye düşündüm 🤔
Anne işin sırrını bize gösterdi ☺️
YanıtlaSilHareket, berekettir 👏🏻
YanıtlaSilAnlayabilene o kadar büyük bir sır vermişsiniz ki bir insanın tüm hayatını direkt etkileyen bir sır... Kaleminize kuvvet :)
YanıtlaSilPlanlı ve kaliteli hareket, insanın dinamik olmasını sağlıyor. Üretimde olmak, çekiciliği de artırıyor. Bu yüzden dolayı faydaya yönelik çalışmak hakikaten keyifli.
YanıtlaSilBenim anneannemi anlatmış sanki birileri :)
YanıtlaSilÜretimi kaliteli olanı tüketimi de kaliteli olur. Ne güzel yazmışsınız.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı, nedense gözlerim doldu, eski günlere gittiğimden mi, karınca gibi çalışan anneannemi hatırlattığından mı bilemedim...Kaleminize sağlık, çok güzel olmuş...
YanıtlaSilİnşirah suresi bunun en güzel ispatı bir işi bitirince diğerine koyul Allah insanı bu fıtrat üzere yarattı bunun aksi aslında insanı yorar her zaman üreten ,yaşatan, yasaya bilen olmak duası ile..kaleminize sağlık
YanıtlaSilO günleri yaşatan, o günler gibi sıcacık bir yazı... Emeğinize sağlık. Ertelememek, üretmek ve albenili olabilmek. Ne çok çıkarılacak ders var. Umarım biz de onlar gibi olabiliriz.
YanıtlaSil